Aile Anayasası veya Pay Sahipleri Sözleşmesi İmzalandıktan Sonra Ortaya Çıkan Anlaşmazlık ve Uyuşmazlıkların Çözümü
Aile şirketlerinin sürdürülebilirliği açısından en önemli adımlardan birisi olan aile anayasası ve/veya pay sahipleri sözleşmesi imzalandıktan ve/veya şirket esas sözleşmesi tadili gerçekleştirildikten sonra aile bireyleri arasında uyuşmazlık ve anlaşmazlıkların ortaya çıkması durumunda çözüm ne olacaktır?
Yayınlanma Tarihi: 19/04/2021

Aile anayasası ve pay sahipleri sözleşmesi ile şirketlerin misyon, vizyon ve değerleri, yönetim kurulu yapısı, icra kurulunun oluşturulması, iç denetim, aile üyelerinin istihdam koşulları ve performans değerlendirmeleri, ardıl planlamalar, pay sahipliği kriterleri ve payın devir koşulları, aile konseyinin planlanması gibi konularla birlikte ilgili metinlerin gözetimi, aile üyeleri arasında çıkabilecek uyuşmazlıklar halinde çözüm mekanizmaları, kilitlenme ve bu metinlere aykırılık halinde uygulanacak, cezai şart dahil, yaptırımlar düzenlenmektedir.

Aile anayasasının her aileye ve aile şirketine özgü olarak yazılması gerekmektedir. Zira ancak bu halde aile üyeleri arasında çıkabilecek uyuşmazlıkların çözüm mekanizmaları en doğru şekilde aile anayasasında yer alacaktır. Aile ilişkilerinde sorun çıkması, anlaşmazlık ve uyuşmazlıkların çözümü ve aile varlıklarının yönetilmesine ilişkin hususların aile anayasası ile pay sahipleri sözleşmesinde düzenlenmesinin aile şirketlerinin sürdürülebilirliği için önemlive faydalı olduğu tartışmasızdır.

Aile şirketlerinde ortaya çıkabilecek anlaşmazlık ve uyuşmazlıkların çözümlenmesi için izleyebilecek yollar aşağıda bilgilerinize sunulmaktadır.

Aile Anayasasına Aykırılık

Aile anayasası her ailenin kendi dinamiklerine özgü ve özel hazırlanmış bir sosyal mutabakat metnidir. Aile anayasası ailenin mevcut ve gelecek nesilleri açısından kılavuz niteliğini haiz olup, karşılaşılabilecek olası sorunlara dair çözümler içermektedir. Aile anayasası hazırlanırken aile anayasasına aykırılık halinde uygulanacak yaptırımların da metin içeriğinde düzenlenmiş olması büyük önem taşımaktadır. Bu düzenleme vasıtasıyla bir yandan ileride meydana gelebilecek aykırılıklara karşı caydırıcılık oluşturulması amaçlanırken bir yandan da meydana gelebilecek zararların tazmini imkânı sağlanmış olmaktadır.

Aile Anayasası’na aykırı davranış ve kararlarda uygulanacak yaptırımların aykırılığın önem/ağırlık seviyelerine göre belirlenmesi yaptırımların adil ve işlevsel olması açısından önerilmektedir. Aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar; yazılı uyarı, cezai şart veya yönetim kurulu üyeliğin sona ermesi gibi çok çeşitli şekilde belirlenebilir. Her halükarda aile anayasasına aykırı davranışın şirkete maddi bir zarar vermesi halinde bu davranış nedeni ile doğmuş ve doğacak olan zararlarının tamamı ilgili aile üyesinden tazmin edilebilir.

Aile şirketi için hazırlanacak olan aile anayasasının, yukarıda da bahsedildiği gibi her ailenin kendine özgü değerlerine ve yapısına özel olarak hazırlanması, öngörülebilir tüm ihtimalleri kapsaması ve çıkabilecek anlaşmazlık ve uyuşmazlıklara karşı gereken çözüm yollarını düzenlemesi için; bu konuda tecrübeli ve bilgili profesyoneller tarafından kaleme alınması büyük önem teşkil etmektedir.

Pay Sahipleri Sözleşmesine Aykırılık

Pay sahipleri sözleşmesi aile şirketinde pay sahibi olan aile üyeleri arasında bağlayıcı olacak şekilde, pay sahiplerinin hem birbirleri hem de şirket ile ilişkilerini düzenleme imkânı sağlayan sözleşmelerdir. Özellikle şirket esas sözleşmesi ile düzenlenmesi mümkün olmayan konularda düzenlenen pay sahipleri sözleşmeleri imzacı taraflar arasındaki bağlayıcılık niteliği sayesinde büyük önem taşımaktadır.

Pay sahipleri sözleşmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ile düzenlenmemiş olup, Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) md. 12’de“ sözleşme serbestisi ilkesi” çerçevesinde düzenlenmiştir. Pay sahipleri sözleşmesi nisbi nitelik taşımaktadır ve imzalayan taraflar dışında üçüncü kişilere, şirket veya herhangi bir şirket organına karşı ileri sürülemez. Bu çerçevede pay sahipleri sözleşmesine aykırılık, esas sözleşmeye aykırılık gibi genel kurul kararı için bir iptal sebebi olmayacak ancak pay sahiplerinin kendileri arasında bağlayıcı nitelikte olacaktır.

TBK’ya tabi olan pay sahipleri sözleşmesinin işlevselliğini artırabilmek açısından, sözleşmeye aykırılık sonucu uygulanabilecek yaptırımların yine pay sahipleri sözleşmesi içeriğinde düzenlenmesi önerilmektedir. Bu kapsamda, pay sahipleri sözleşmesi ile düzenlenen konuların aile üyeleri tarafından ihlal edilmesi halinde uygulanacak cezai şartın sözleşmede yer alması hem caydırıcılık açısından hem de ilgili aykırılık meydana geldiğinde alınabilecek aksiyonların bilinmesi ve bu durumun çözüme kavuşturulabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Öte yandan aile anayasasından farklı olarak pay sahipleri sözleşmesinde düzenlenen yaptırımlar dışında TBK’nın md. 112 ve devamında yer alan “genel borca aykırılık” hükümleri ile aynen ifa, tazminat, sözleşmeden dönme veya sözleşmenin feshi gibi yaptırımların da uygulanması mümkün olacaktır. Aykırılık üzerine uygulanacak yaptırım ise ihlalin niteliği uyarınca farklılık gösterecektir. Söz konusu düzenlemeler uyarınca aynen ifanın mümkün olduğu hallerde aykırılığa rağmen uygulanacak asıl yaptırım ilk aşamada aynen ifadır.

Esas Sözleşmeye Aykırılık

Esas sözleşme, şirketin anayasası niteliğinde olup içerik yapısı TTK tarafından getirilen katı kurallar ile düzenlenmiştir. Bu kurallar uyarınca herhangi bir esas sözleşme hükmünün TTK ile belirlenen düzenlemelerden farklılaşabilmesi için yine TTK ile açık ve net bir şekilde bu farklılığa izin verilmiş olması aranmaktadır. TTK md. 339/2 ile esas sözleşmenin içeriğinde bulunması gereken zorunlu bilgiler aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:

  • Şirketin ticaret unvanı ve merkezinin bulunacağı yer,
  • Esaslı noktaları belirtilmiş ve tanımlanmış bir şekilde şirketin işletme konusu,
  • Şirketin sermayesi ile her payın itibari değeri, bunların ödenmesinin şekil ve şartları,
  • Pay senetlerinin nama veya hamiline yazılı olacakları; belirli paylara tanınan imtiyazlar; devir sınırlamaları,
  • Paradan başka sermaye olarak konan haklar ve ayınlar; bunların değerleri; bunlara karşılık verilecek payların miktarı, bir işletme ve ayın devir alınması söz konusu olduğu takdirde, bunların bedeli ve şirketin kurulması için kurucular tarafından şirket hesabınasatın alınan malların ve hakların bedelleriyle, şirketin kurulmasında hizmetleri görülenlere verilmesi gereken ücret, ödenek veya ödülün tutarı,
  • Kurucularla yönetim kurulu üyelerineve diğer kimselere şirket karından sağlanacak menfaatler,
  • Yönetim kurulu üyelerinin sayıları,bunlardan şirket adına imza koymaya yetkili olanlar,
  • Genel kurulların toplantıya nasıl çağrılacakları, oy hakları,
  • Şirket bir süre ile sınırlandırılmışsa bu süre,
  • Şirkete ait ilanların nasıl yapılacağı,
  • Pay sahiplerinin taahhüt ettiği sermaye paylarının türleri ve miktarları,
  • Şirketin hesap dönemi.

Yukarıda sayılan içerik düzenlemeleri kapsamında aile anayasası ve pay sahipleri sözleşmesi ile kararlaştırılan hususların esas sözleşmeye uyarlanabildiği ölçüde ilgili tadilin yapılması, bu düzenlemelerin üçüncü taraflara karşı da bağlayıcılık kazanması açısından önem taşımaktadır. TTK md. 445 hükmü uyarınca esas sözleşme ile düzenlenen kurallara aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açılabilmektedir.

Aile anayasası ve pay sahipleri sözleşmesi düzenlemeleri arasında esas sözleşme tadiline yansıtılan konuların başında pay devri kısıtlamaları gelmektedir. Anonim şirketlerde esas sözleşme düzenlemeleri vasıtası ile pay devri ve yeni pay sahibinin pay defterine kaydedilmesi için yönetim kurulunun onayı aranması ve yine yönetim kurulunun esas sözleşmede yer alan nedenler ile onay vermekten kaçınabileceği de kararlaştırılabilir. TTK md. 492 pay devrinin esas sözleşmeyle sınırlandırılabilmesine olanak tanımaktadır. Ancak bu pay devri kısıtlaması yalnızca belirli hallerde mümkün olmaktadır. Borsaya kote edilmemiş nama yazılı payların devri belirli şartlar altında “bir önemli sebebin” esas sözleşmede öngörülmüş olması halinde kısıtlanabilecektir. Önemli sebepler ise TTK md. 493/2 ile belirtilmiş ve sınırlanmıştır. Buna göre “pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur.”

Bundan farklı olarak şirketin paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önermesi ile pay devrini reddetme imkanı bulunmaktadır.

Aile şirketleri söz konusu olduğunda aile üyeleri arasında çıkabilecek uyuşmazlık ve anlaşmazlıklar sürdürülebilirliğin önündeki en büyük engeldir. Bu problemler öngörülerek, aile yapılandırma projeleri kapsamında aile anayasası, pay sahipleri sözleşmesi ve esas sözleşme tadillerinin her şirkete özel olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda yapılan projelerde ilgili metinler her bir aile üyesinin tek tek dinlenmesi ve anlaşılması sonucu ortaya çıkan görüşün, adil ve profesyonel bakış açısı süzgecinden geçirilip uygulamaya konulması önerilmektedir. Ancak bu şartlar karşılandığı takdirde, oluşabilecek herhangi bir aykırılığın çoğunlukla önüne geçilebilmekte ve her halükarda meydana gelebilecek aykırılık halinde uygulanacak cezai yaptırımlar sayesinde tazmin imkanı sağlanabilmektedir. 

Yasal Uyarı | Çerez Politikası | Kullanım Koşulları | Kişisel Verilerin İşlenmesi Hakkında Aydınlatma Metni | © 2024 DL Avukatlık Bürosu