Startup Kılavuzu
Hukuki Bakış Açısıyla Bir Startup Kılavuzu
Yayınlanma Tarihi: 29/11/2022

A.  Startup Nedir?

Girişimcilik/Startup herhangi bir pazarda mevcut bir ihtiyacı giderme amacıyla yenilikçi bir ürün veya hizmet sunan, genellikle yeni kurulmuş ya da kurulması planlanan oluşumdur. Girişim için öncelikli olarak, yetenekleri, uzmanlıkları, mali kaynakları ve hedef pazar araştırmasını yapacak bir kurucu ekibin bulunması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması adına süreçte hukuki destek alınması önem arz etmektedir.

Girişimler harcanan yoğun emek ve alınacak yatırım ile hızlı büyüme potansiyelini barındırırlar. Girişimcilerin, iş modellerine ilişkin temel amacı, fikir ve emeklerini sürdürebilir kılmak ve iş modelini büyütebilmek için yatırım almaktadır. Böylece şirketleri büyüyerek pazar alanları genişletile bilmektedir.

Yatırımcılar açısından ise, bir girişimde en çok dikkat edilen unsurlar güçlü bir kurucu ekip, inovasyon, dengeli bir risk/kâr profili ve ölçeklenebilirliktir. Yatırımcı çekebilen girişimler genellikle düşük giderlere, yüksek riske ve yatırımın kârlı geri dönüş potansiyeline sahip olup piyasada halihazırda mevcut olan bir ihtiyacı karşılamakta ya da bir sorunu çözmekte veya pazara tamamen yeni bir fikir/ürün kazandırmaktadır.

Girişimler açısından hem kuruluş hem de büyüme sürecinde ve özellikle de şirketin değeri geliştirilen bir fikre bağlı ise, söz konusu fikirlerin hukuki koruma altına alınması hayati önem taşımaktadır. Girişimler, özellikle de yeni teknoloji/ürün geliştirenler, kurucularına ve yatırımcılarına çok yüksek miktarlarda kazanç sağlayabilmektedir. Dolayısıyla teknoloji tabanlı girişimlerin erken dönemde fikri mülkiyet haklarını koruma altına alacak bir strateji geliştirmesi gerekmektedir.

B.  Startup Hukuku Nedir? İlgili Düzenlemeler Nelerdir?

Startup Hukuku olarak adını duyuran Girişimcilik Hukuku; bir fikrin oluşması, gelişimi, devredilmesi ya da sonlandırılması süreçlerinde yürürlükte olan mevzuata uygunluk sağlanabilmesi açısından verilebilecek hukuki desteği tanımlamaktadır.

Fikrin oluşumu aşamasında fikrinizi korumaya yönelik olan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) ile Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) düzenlemeleri başta olmak üzere, Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ve Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) gibi genel, ayrıca fikrin aktif rol oynadığı alanlar için mevzuatta yer alan diğer özel düzenlemelerin yanı sıra Yapay Zekâ, Blockchain ve e-Spor Hukuku da Girişimcilik Hukuku’nun temelini oluşturmaktadır.

B.1.Startup Hukuku ile İlgili Olabilecek Mevzuat Örnekleri

·       5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu

·       6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu

·       6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

·       6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu

·       6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun

·       6502 Sayılı Tüketici Kanunu

·       6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu

·       193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu

·       5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu

·       213 Sayılı Vergi Usul Kanunu

·       4857 Sayılı İş Kanunu

·       6331 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

·       4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun

·       5746 Sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun

 

 

C.  Fikrinizi Nasıl Korursunuz?

Girişiminize konu olan ve temel sermayenizi oluşturan fikrinizin hukuki açıdan korunması startup hukukunun en önemli prensiplerinden biridir. Fikrin çalınmasını veya izinsiz kullanılmasını önlemek için alınması gereken önlemler öncelikle Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) ile Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) düzenlemeleri kapsamında değerlendirilmektedir. Marka, Patent, Faydalı Model gibi sınai haklarınız, eser ve telif gibi fikri haklarınız ayrıca know-how işlemleri hakkında kısa bilgilendirmeleri aşağıda bulabilirsiniz.

C.1. Marka

“Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret” marka olarak adlandırılır.

SMK’nın 4. maddesi uyarınca “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.”

Türk Patent ve Marka Kurumu (“TPMK”) vasıtası ile tescil edilebilen marka hakkı maddi veya maddi olmayan bütün mallar üzerinde en geniş yetkileri veren ve herkese karşı ileri sürülebilen (mutlak) bir haktır. Tescil edilen marka hakkı sahibi markayı kullandırma veya kullanımını yasaklama gibi haklara sahip olmaktadır.

Marka hakkı SMK uyarınca belirli süreler için koruma sağlamaktadır. TPMK’ye yapılacak tescil başvurusu tarihinden itibaren 10 yıl boyunca sağlanan bu koruma, süre bitimlerinde yine 10 yıl olmak üzere sınırsız defa uzatılabilir.

Tescilli bir markanın izinsiz olarak; SMK 7. maddesi ile sayılan şekillerde kullanılması, markanın taklit edilmesi, marka ile ilgili işaretin ticari amaçla kullanılması, lisans yoluyla verilen hakların sözleşme ile tanımlanandan daha fazla genişletilmesi veya devredilmesi halinde marka hakkına tecavüz meydana gelmektedir. Marka sahibinin bu hallerde başvurabileceği, her duruma özel olarak değerlendirilmesi gereken, çeşitli hukuki yollar bulunmaktadır. İlgili dava haklarının kullanılabilmesi için fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde tecavüzün gerçekleşmesinden itibaren on yıllık bir zamanaşımı süresi bulunmaktadır.

Tescil edilmemiş markalar hakkında ise TTK’nın haksız rekabet hükümleri uygulanabilecektir. İlgili hakların kullanılabilmesi için fiilin ve zararın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren üç yıllık bir zamanaşımı süresi bulunmaktadır.

C.2. Patent

SMK 82. maddesi uyarınca, “Teknolojinin her alanındaki buluşlara yeni olması, buluş basamağı içermesi ve sanayiye uygulanabilir olması şartıyla patent verilir”.

Patent dar anlamı ile ürün ya da buluş sahibine verilen belgeyi, geniş anlamı ile ise SMK 85. maddesi uyarınca ürün ya da buluş sahibine verilen hakkı ifade etmektedir. TPMK vasıtasıyla tescil edilebilen patent hakkı ile patent konusu ürünün üretilmesi, satılması, kullanılması veya elde bulundurulması patent sahibi tarafından engellenebilir.

SMK’nın 82. maddesi ile buluş niteliği olmayan durumlar sayılarak; keşifler, bilimsel teoriler ve matematiksel yöntemler, zihni faaliyetler, iş faaliyetleri veya oyunlara ilişkin plan, kural ve yöntemler, bilgisayar programları, estetik niteliği bulunan mahsuller, edebiyat ve sanat eserleri ile bilim eserleri ve bilginin sunumu patent kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu sebeple yazılım kaynaklı ürünler için ancak bir donanım ile birlikte/içinde sunulduğu sürece patent hakkının korumasından faydalanmak mümkün olabilecek, tek başına bilgisayar programları ve yazılım kodları ise (yazılımın bir donanım ile birleşmesi söz konusu olmadığında), FSEK kapsamında “eser” olarak nitelendirilecek ve artık telif haklarının korunmasından faydalanılmak mümkün olacaktır.

İncelemesi yapılarak tescil edilen patent 20 yıl, incelemesi yapılmadan tescil edilen patent hakkının ise 7 yıl koruma süresi vardır. İncelemesiz Patentler için koruma süresi olarak öngörülen 7 yıl içinde yapılacak inceleme sonucu korumanın 20 yıllık süreye uzatılması mümkündür.

Patent hakkının sağladığı korumalar kapsamında üçüncü tarafların buluş konusu ürünün SMK madde 141 ile sayılan kısmen veya tamamen taklidi, ticari amaçlarla kullanımı gibi fiilleri ilgili hakka tecavüz sayılmaktadır. Patent hakkı sahibinin bu hallerde başvurabileceği, her duruma özel olarak değerlendirilmesi gereken, çeşitli hukuki yollar bulunmaktadır. İlgili dava haklarının kullanılabilmesi için fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde patent hakkına tecavüzün gerçekleşmesinden itibaren on yıllık bir zamanaşımı süresi bulunmaktadır.

C.3. Faydalı Model

Faydalı modeller nitelik bakımından patentler ile benzerlik göstermekte fakat buluş basamağı aranmaması konusunda Patenlerden ayrılmaktadır. Faydalı model başvuru ve onay süreci, masraflar ve zaman açısından patent alınmasından daha elverişli bir düzenleme olup aynı zamanda buluş özelliği aranmadığından sanayiye uygulanabilir araştırma ürünü olan herhangi bir yenilik için de koruma imkânı sağlanmıştır.

Faydalı modeller TPMK’ye yapılacak başvuru ile başvuru tarihinden itibaren 10 yıl boyunca korunmakta olup bu süre uzatılamaz.

C.4. Telif (Copyright)

Bir kişinin fikri emeği vasıtası ile meydana getirdiği ürünler üzerinde hukuken sahip olunan haklar telif haklarıdır. Temel insan haklarından biri olan fikri hakların korunması için marka ve patent haklarından farklı olarak tescile gerek yoktur, telif hakkı bir eserin üretilmesi ile birlikte kendiliğinden doğmaktadır. Ancak, bazı hallerde ilgili hakların korunması ve hak sahipliğinin ispat edilebilmesi amacı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’ne tescil işlemi gerçekleştirilebilmektedir. Ayrıca ilgili eserin ve bu esere bağlı tüm hakların kişiye ait olduğuna dair noter tarafından düzenlenen/onaylanan bir beyan ile de ispat işlemini gerçekleştirebilmek mümkündür. Önemine binaen müzik eseri içeren yerli ve ithal yapımlar, sinema eseri içeren yerli ve ithal yapımlar, yerli ve ithal bilgisayar oyunları hakkında Telif Hakları Genel Müdürlüğü’ne kayıt/tescil işlemi yapılması zorunlu tutulmuştur.

Bilgisayar programları ve yazılımlar FSEK uyarınca eser kapsamında değerlendirilecektir. Ayrıca mevcut bir yazılımın ya da programın düzenlenerek değiştirilmesi de yine FSEK kapsamında “işleme eser”  olarak kabul edilebilecek ve ilgili koruma imkânlarından faydalanılması mümkün olacaktır. Yazılımların korunması ve bu konuda oluşabilecek risklerin minimuma indirilebilmesi adına bilgisayar programları ve veri tabanları için Fikir ve Sanat Eserlerinin Kayıt ve Tescili Hakkında Yönetmelik’in 7. maddesinde sayılan kaynak kodunun belirtilen sayfaları ile eserin kayıt ve tescilinin yapılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvurulma imkânı tanınmıştır.

Özellikle çevrimiçi ortamlarda çokça rastladığımız © (çember içerisinde yer alan “C” harfi) telif haklarının korunduğunu belirten bir ibaredir. Öte yandan salt fikirlerin FSEK kapsamında eser korumasından yararlanması mümkün olmamakta, fikirlerin somut hale getirilmesi aranmaktadır. Telif Hakları eser sahibi yaşadığı sürece ve dahi ölümünden sonraki 70 yıl süre için geçerli olan bir koruma sağlamaktadır. İlgili sürenin sonunda eserden yararlanmak serbest hale gelmektedir.

Telif haklarının mutlak hak niteliğine kamu düzeni ve şahsi kullanım gibi nedenler ile belirli istisnalar getirilmiştir.

 C.5. Know-How

Know-how, genel anlamı ile bir tarafın sahip olduğu gizli nitelikteki bilgi ve/veya ticari sırlardır. Tarafın çoğunlukla tecrübelerine dayanan, kendi geliştirdiği yöntem olan ve bir işin en verimli şekilde yapılmasını sağlayacak bu bilgiler belirli bir sözleşme karşılığında diğer taraflara kiralanmak veya satılmak sureti ile kullandırılabilir.

Know-how da patent ve marka gibi fikri mülkiyet hakları kapsamında değerlendirilebilmektedir. Ancak, patentten farklı olarak know-how salt bir hakkı kullanma değil, ilgili ticari sırrın kullandırıldığı tarafa gerekli imkânları ve yöntemleri sağlamayı da içermelidir.

TTK ve TBK hükümleri çerçevesinde korunan know-how, ayrıca mevcut bir patent ile bağlantılı ise patente sağlanan koruma süresi boyunca kullanımı kararlaştırılabilir.

C.6. Haklarınızı Devredebilir misiniz?

Marka, patent ve faydalı model gibi sınai haklar TPMK vasıtası ile tescilleri tamamlandığı takdirde artık üçüncü kişilere devredilebilir. Devir sözleşmesi yazılı olarak hazırlanıp, noter tarafından onaylanmalıdır.  Devrin diğer üçüncü kişilere karşı da geçerlilik kazanabilmesi için noter onaylı devir sözleşmesi ve hazırlanacak dilekçenin TPMK’ye sunulması gerekmektedir.

Öte yandan eser gibi fikri mülkiyet haklarının devri ise mali haklar için mümkün iken manevi haklar için mümkün olmamaktadır. Mali haklar FSEK kapsamında işleme, çoğaltma, yayma, temsil, işaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olarak sayılmıştır. Mali haklar devir, lisans ve kullanım izni (basit lisans) verilmesine konu olabilir. Devir sözleşmesi ile mali haklar kısmen veya tamamen devredilebilir ayrıca süre, yer ve içerik konusunda çeşitli kısıtlamalar getirilebilir. Lisans (ruhsat) sözleşmeleri ile üçüncü kişilere sadece mali hakları kullanma yetkisi devredilebilir.

D.  Ortaklıklar ve Şirketlerin Kuruluşu

Ticaret şirketlerine ilişkin genel hükümler 6102sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) “Ticaret Şirketleri” başlıklı ikinci kitabında düzenlenmektedir. Kanunda şirket türleri sınırlı sayıda sayılmış olup, bu sayılanlar haricinde başka bir türde ticaret şirketi kurulması mümkün değildir. Uygulamada en çok tercih edilen ticaret şirketleri türleri anonim ve limited şirketlerdir.

Bir ticaret şirketinin kurulabilmesi için gereken bazı teknik hususların öncesinde ticaret şirketinin hangi alanda faaliyet yapacağının belirlenmesidir. Bunun en önemli nedeni, bazı faaliyetlerin kamu düzenini yoğun bir şekilde etkilemesi sebebi ile bu şirketlerin kuruluşlarının Türk Hukuku uyarınca belli mercilerin iznine tabi tutulmasıdır.

Ticaret/sermaye şirketlerine ilave olarak uygulamada adi ortaklıklara da rastlanmaktadır. Ancak özellikle yatırım alma planları olan girişimciler için hukuki açıdan mutlaka bir sermaye şirketi kurulması önerilmektedir.

D.1. Ortaklıkların Kurulması

Ticaret şirketinin kuruluş aşamasına geçilebilmesi için öncelikle ortaklarının belli olması şarttır. Genel olarak, TTK uyarınca kurulacak ticaret şirketlerinde ortaklara ilişkin asgari bir sınırlama olmayıp, tek bir ortakla da ticaret şirketi kurulabilme imkânı vardır. Ortaklar belli olduktan sonra ticaret şirketinin kurulabilmesi için şirkete taahhüt edilecek sermayenin ve her bir ortağın ortaklık oranının belirlenmesi gereklidir. Sermaye konusunda şirket türüne göre asgari sermaye tutarı değişiklik göstermektedir. Şirket ortaklarının asli borcu şirkete karşı taahhüt ettikleri sermayedir. Bunun haricinde ortakların kuracakları şirket türüne göre sonradan başkaca borçları da söz konusu olabilecektir.

Şirketin unvanı, adresi, şirketin yönetim organının kimlerden oluşacağı, yönetim organının yönetim yetkisini nasıl kullanacağı, yönetim organındaki üyelerin görev süreleri de şirket kurulmadan önce belirlenmelidir. TTK uyarınca şirketlerin yönetim organında görev yapacak kişilerin sayısında bir sınırlama bulunmamaktadır. Özel kanunlar ile düzenlenen istisnalar hariç olmak üzere yönetim organlarının tek bir kişiden oluşması dahi mümkündür.

Şirket belgelerinden olan esas sözleşmede yer verilemeyen ancak ortaklar arasında kararlaştırılan hususların bulunması halinde, şirket kuruluşu öncesinde bir “Pay sahipleri sözleşmesinin” imzalanması da önerilmektedir.

D.2.  Şirket Kurulması

Ticaret şirketinin kurulabilmesi için öncelikle şirket esas sözleşmesi hazırlanmalıdır. Şirket esas sözleşmesi, ticaret şirketlerinin emredici kanun hükümleri ile çelişmediği müddetçe kendi kurallarını belirleyen yazılı bir belgedir. Ticaret şirketinin tüzel kişilik kazanabilmesi için esas sözleşmeye sahip olmaları ve bu esas sözleşmenin ilgili ticaret sicil müdürlüğü nezdinde tescil edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle kuruluş aşamasında ve daha sonrasında şirketin ticaret hayatında aktif bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için özenle ve profesyonelce hazırlanmış bir esas sözleşme son derece önemlidir. Artık günümüzde şirket kuruluşları ve şirkete ilişkin ticaret sicilinde yapılacak işlemler için, işlem öncesinde Merkezi Sicil Kayıt Sistemi’ne (“MERSİS”) başvurulması gerekmektedir. Bu nedenle hazırlanacak esas sözleşme de MERSİS üzerinden oluşturulacak olup, MERSİS standartlarıyla çelişen bir esas sözleşme hazırlanması mümkün olmayacaktır.

MERSİS üzerinden yapılacak kuruluş başvurusunun ardından şirketin merkezinin bulunduğu ticaret sicil müdürlüğüne gidilerek şirket kuruluşuna yönelik tescil işlemleri tamamlanabilecektir. Hazırlanacak esas sözleşmenin ticaret şirketinin kurucuları tarafından imzalanması gerekli olup, vekâleten de imzalanması mümkündür.

Ticaret şirketleri, kuruluş belgelerinin şirketin merkezinin bulunduğu ticaret sicili müdürlüğüne tesliminin ardından ilgili ticaret sicil müdürlüğü tarafından tescil işlemleri tamamlandığında tüzel kişilik kazanmaktadır. Tescil işlemlerini takiben yönetim organında görevli kişiler için çıkartılacak imza sirküleri ile ilgili kişiler şirket adına iş ve işlemlerde bulunabileceklerdir. Bu işlemleri takiben şirket kuruluşunun ilgili vergi dairesine bildirilmesi ve vergi açılışının da tamamlanması gerekmektedir. Son olarak şirket bordrosunda çalışacak kişiler olacak ise, sosyal güvenlik kurumu bildiriminin de tamamlanması gerekmektedir. Tüm bu işlemlerin tamamlanmasıyla artık şirket ticaret hayatına başlamış olacaktır.

E.  Girişiminiz için Uygun Şirket Türleri Nelerdir?

TTK’nın 124. maddesi uyarınca Türkiye’de kurulabilecek beş ticaret şirketi türü sınırlı sayıda olmak üzere sayılmıştır. Bunlar; kolektif, komandit, kooperatif, limited ve anonim şirketlerdir. Günümüzde kolektif ve komandit şirket kuruluşu neredeyse yok denilebilecek düzeydedir. Bunun başlıca nedenleri, bu şirket türlerinin şahıs şirketi olmasıdır. Yani bu türde kurulan şirketlerin ortakları, bazı şartlar gerçekleştiği halde şirket borçlarından şahsen de sorumlu tutulabilmektedir. Kooperatif şirketlerinin ise hizmet ettiği amaç, diğer şirket türlerine göre farklılaşması nedeniyle ticaret şirketleri içerisinde ayrı bir konuma sahiptir. Anonim ve limited şirketler ise mevcut şu an ki kurulmuş ticaret şirketleri arasında en çok karşılaşılan şirket türlerdir. Bu nedenle ticaret şirketi kurmak isteyen girişimcilerin faaliyet gösterecekleri alan, ortaklıklarının yapısı ve diğer hukuki durum değerlendirmeleri yapılarak uygun şirket türüne karar verilmelidir.

Günümüzde çoğunlukla anonim ve limited şirketlerin tercih ediliyor olmasının birçok nedeni olmakla beraber bunlardan en önemlisi bu iki şirket türünün de sermaye şirketi olmasıdır. Sermaye şirketi terimi ile ifade edilmek istenilen, şirket ortaklarının şirkete karşı olan borcunun sadece şirket sermayesinin taahhüt edilerek ödenmesi olmasıdır. Söz konusu durum hukuken tek borç ilkesi olarak anılmaktadır. Böylece şirket üçüncü kişiler ile gireceği ilişkilerden ve yapacağı iş ve işlemlerden bizzat kendi tüzel kişiliği ile sorumlu olup şirket ortağının bireysel malvarlığı ile sorumlu tutulması mümkün değildir.

Anonim ve limited şirketler belirli açılardan benzerlikler gösterse de kendi içlerinde farklılaşan özellikler barındırmaktadır. Kurulacak ticaret şirketinin ortaklarının bu farklılıkları bilerek ona göre bir şirket türü seçmeleri önerilmektedir. Aksi takdirde ileride, seçtikleri şirketin türü nedeniyle ileride sorunlar ile karşılaşmaları söz konusu olabilmektedir. Her ne kadar şirket türleri arasında değişiklik söz konusu olabilse de, söz konusu değişiklikler zaman ve kaynak israfına sebebiyet verebilmektedir.

E.1. Anonim ve Limited Şirket Farkları

Temel hatları ile anonim ve limited şirketlerin farkları şu şekildedir;

·      Her iki şirket de tek ortakla kurulabilir. Ancak limited şirketlerde ortak sayısı en fazla 50 kişi ile sınırlıyken, anonim şirketlerde böyle bir sınırlama yoktur.

·      Her iki şirket de sermaye şirketi olduğu için, belli bir sermaye ile kurulmaları şarttır. Anonim şirketlerde minimum sermaye tutarı 50 bin Türk Lirası olup, limited şirketlerde bu tutar 10 bin Türk Lirasıdır.

·      Kural olarak her iki şirket türü de tek borç ilkesine tabii olup, limited şirketlerde bu kurala istisna getirilmiştir. Limited şirkette ortaklar, şirketin kamu borçlarından dolayı şirkete taahhüt ettikleri sermayeleri oranında nihai olarak sorumlu tutulabilirler.

·      Limited şirketin yönetim organındaki üyelerden en az birinin şirket ortağı olması zorunlu olup, bu üyenin de şirketi temsil ve ilzam yetkisi bulunması gereklidir. Anonim şirketlerde ise böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.

·      Limited şirketlerde hisse devrinin noter onaylı yazılı bir hisse devir sözleşmesi ile yapılması zorunludur. Anonim şirketlerde hisse devrinde noter huzurunda imzalanmış bir hisse devir sözleşmesi şartı aranmamaktadır.

·      Limited şirkette hisse devrini yasaklamak mümkün olup, anonim şirketlerde ise ancak bazı istisnai durumlarda hisse devri engellenebilir.

·      Limited şirkette hisse devirleri ticaret sicil gazetesinde ilan edilmekte olup, anonim şirketlerde ise tek ortaklı olması haricinde, böyle bir durum söz konusu değildir.

·      Limited şirkette yönetim organı üyeleri süresiz olarak aksi kararlaştırılıncaya kadar göreve seçilebilir. Anonim şirkette ise yönetim organı üyeleri en fazla üç yıllığına seçilebilir, üç yılın sonunda seçimin yenilenmesi gerekli olup, ilgili kişilerin tekrar aynı göreve seçilebilme olanağı de mevcuttur.

Yukarıda sayılanlar haricinde ilave mevzuat düzenlemeleri uyarınca da ticaret şirketleri için farklı yükümlülükler ve düzenlemelerin mevcut olduğu belirtilmelidir. Bu farklılıklar ışığında kurulacak şirketin ortaklar açısından en uygununun bilinmesi ve şirket türü bakımından doğru tercihin yapılması, şirketin ileride beklemediği problemlerle karşılaşılmasının önüne geçilebilmesi açısından önem arz etmektedir. Bu konuda gereken profesyonel desteğin alınması girişimcilerin süreçleri doğru yürütebilmesi adına uygun olacaktır.

F.  Girişiminiz Kapsamında Kişisel Verilerin Korunması

6698 sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanunu (“KVKK”) 7 Nisan 2016 yılında Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. KVKK’nin hükümleri, “kişisel verileri işlenen gerçek kişiler ile bu verileri tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla işleyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında uygulanır”.

KVKK’nin amacı, “kişisel verilerin işlenme şartlarını, kişisel verilerin işlenmesinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemektir”.

KVKK’nin temelinde olan kişisel veri, “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi, bir başka ifade ile bireylerin kimliklerini belirli hale getirmeye elverişli her türlü bilgiyi ifade eder. Örneğin, ad, soyad, adres, plaka, telefon numarası, fotoğraf, özgeçmiş vb. bir kişiyi niteleyen veriler kişisel veri olarak değerlendirilebilir.

KVKK kişisel veri dışında özel nitelikli kişisel veri kavramını da düzenlemektedir. Kişilerin “ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir” ve verisi işlenen ilgili kişilerin açık rızası olmaksızın işlenemez. Özel nitelikli kişisel veriler KVKK’de sayılanlar ile sınırlıdır.

Kişisel verilerin işleme amaçlarını ve vasıtalarını belirleyen, veri kayıt sisteminin kurulmasından ve yönetilmesinden sorumlu olan gerçek veya tüzel kişiler KVKK’de veri sorumlusu olarak tanımlanmıştır. Veri sorumluları KVKK’de düzenlenen yükümlülükleri yerine getirmekle sorumludur. Bu yükümlülükler, ilkelere ve işleme şartlarına uyum sağlama, aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirme, kişisel verileri silme/yok etme/anonimleştirme, Veri Sorumluları Sicili’ne (“VERBİS”) kaydolma, ilgili kişinin başvurusuna yanıt verme, veri güvenliğinin sağlanması için uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri alma, veri ihlal bildiriminde bulunmak olarak sıralanabilir.

F.1.  Veri Sorumlularının Yükümlülükleri

KVKK uyarınca veri sorumlusu olan tarafların yükümlülüklerinden kısaca bahsetmek gerekirse;

Genel İlkelere Uyma: Kişisel veriler, ancak KVKK’de ve diğer mevzuatta öngörülen usul ve esaslara uygun olarak işlenebilir. Kişisel veriler, hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun, doğru ve gerektiğinde güncel, işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olmalı, belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenmeli ve ilgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmelidir.

İşleme Şartlarına Uyma: Kural olarak kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez. Ancak, şu şartların varlığı halinde kişisel verilerin işlenmesinde açık rıza aranmaz: Kanunlarda açıkça öngörülmesi, fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması, sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması, veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması, bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması, ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.

Aydınlatma Yükümlülüğü: Kişisel veri işleme faaliyetinde bulunan veri sorumluları için getirilmiş bir yükümlülüktür. Aydınlatma yükümlülüğü açık rıza ve kişisel veri işleme şartlarından bağımsız olarak, veri işleme faaliyeti yapıldığında yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktür. Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğinin ispatı veri sorumlusuna aittir. Aydınlatma yükümlülüğü yerine getirilirken KVKK’nin genel ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Veri sorumlularının aydınlatma yaparken uyması gereken hususlar Aydınlatma Yükümlülüğünün Yerine Getirilmesinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğ ile düzenlenmiştir.

VERBİS’e Kayıt: Veri sorumlularının veri işleme faaliyetine başlamadan önce VERBİS’e kaydolmaları gerekmektedir. Buna ilişkin olarak Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmelik (“Yönetmelik”) 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İlgili Yönetmelik uyarınca, veri sorumluları kişisel veri işleme envanteri oluşturmalıdır. Söz konusu envanter kişisel veri işleme ve aktarım süreçlerini, veri kategorilerini, ilgili kişi gruplarını, alıcı gruplarını, saklama süresini, işlemenin hukuki sebebini yansıtmalıdır. VERBİS’e açıklanacak bilgiler de kişisel veri işleme envanterine dayalı olarak hazırlanmalıdır. Yeni gelişen işleme faaliyetlerine ilişkin olarak 7 gün içinde VERBİS’te güncelleme yapılmalıdır; yapılmaması durumu idari para cezasına sebebiyet verebilecektir.

Kişisel Verileri Silme/Yok Etme/Anonim Hale Getirme: KVKK düzenlemesine göre, kişisel verilerin hukuka uygun olarak işlenmiş olmasına rağmen, işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması hâlinde veya mevzuatta öngörülen sürelerin sonunda resen veya ilgili kişinin talebi üzerine veri sorumlusu tarafından silinir, yok edilir veya anonim hâle getirilir. Buna ilişkin olarak, Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır. İlgili Yönetmeliğe göre, veri sorumlusu kişisel veri işleme envanterine uygun olarak kişisel veri saklama ve imha politikası hazırlamakla yükümlüdür. Politikaları hazırlamış olan veri sorumlusu, kişisel verileri silme, yok etme veya anonim hale getirme yükümlülüğünün ortaya çıktığı tarihi takip eden ilk periyodik imha işleminde, imha faaliyetini gerçekleştirmelidir. Periyodik imhanın gerçekleştirileceği zaman aralığı, politikada belirlenir ve bu süre her halde altı ayı geçemeyecektir.

İlgili Kişinin Başvurusunu Cevaplama: Kişisel verileri işlenen kişi, KVKK’nin uygulanmasıyla ilgili taleplerini veri sorumlusuna iletebilecektir. Buna ilişkin olarak, Veri Sorumlusuna Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ 10.03.2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Veri sorumlusuna, ilgili kişinin başvurusunda yer alan talepleri, talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç 30 gün içerisinde sonuçlandırma yükümlülüğü getirilmiştir. Veri sorumlusu bu talebi kabul edebilecek ya da reddedebilecektir. Reddetmesi halinde gerekçesini açıklaması gerekmekte olup, cevabı ilgili kişiye yazılı olarak veya elektronik ortamda bildirecektir. Talebin kabul edilmesi halinde ise veri sorumlusunun talep gereğini yerine getirmesi gerekmektedir. KVKK 14/1 maddesi ile “Başvurunun reddedilmesi, verilen cevabın yetersiz bulunması veya süresinde başvuruya cevap verilmemesi hâllerinde; ilgili kişi, veri sorumlusunun cevabını öğrendiği tarihten itibaren 30 ve her hâlde başvuru tarihinden itibaren 60 gün içinde Kişisel Verileri Koruma Kurulu’na (“Kurul”) şikâyette bulunabilir. Şikâyet üzerine Kurul, talebi inceleyerek ilgililere bir cevap verir.” ilgili kişinin Kurul’a şikayet hakkı düzenlenmiştir.

Veri İhlal Bildirimi: Veri sorumlusunun işlenen kişisel verilerin kanuni olmayan yollarla başkaları tarafından elde edilmesi hâlinde, bu durumu öğrendiği tarihten itibaren gecikmeksizin ve en geç 72 saat içinde Kurul’a bildirmelidir. Veri sorumlusu, ihlalden etkilenen ilgili kişilere de en kısa süre içerisinde bildirimde bulunmalıdır.

Kanun kapsamındaki yükümlülükleri yerine getirmeyen veri sorumluları için idari para cezası öngörülmüştür. Buna göre, 2022 değerleme oranları ile aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmeyenler hakkında 267.883 TL’ye kadar, veri güvenliğine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmeyenler hakkında 2.678.863 TL’ye kadar, Kurul tarafından verilen kararları yerine getirmeyenler hakkında 2.678.863 TL’ye kadar, VERBİS kayıt ve bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket edilmesi halinde 2.678.863 TL’ye kadar idari para cezası verileceği düzenlenmiştir. Cezalar yeniden değerleme oranları ile her sene artmaktadır. Kişisel verilere ilişkin suçlar bakımından ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 135 ila 140’ıncı madde hükümleri uygulanmaktadır.

G. Girişiminizin E-Ticaret Süreci ve Hukuki Boyutu

Bir startup kuran girişimcinin çoğu zaman markasını veya ürününü pazara çıkarmak için kullandığı yol e-ticaret faaliyetlerinde bulunmaktır. Girişimcinin e-ticaret faaliyeti süreci boyunca uyması gereken birtakım hukuki yükümlülükleri mevcuttur. 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun (“ETK”) ve ilgili mevzuatı, startup’lar da dâhil olmak üzere e-ticaretin güvenli bir şekilde yapılmasını ve tüketicilere güvenli bir alışveriş ortamı sağlanmasını amaçlar. Girişimini sürdürülebilir kılmak ve büyütmek isteyen startup sahiplerinin bu alanda faaliyet gösterirken hukuki yükümlülüklerini yerine getirmesi oldukça önem arz etmektedir. Aksi takdirde, girişiminizin ciddi idari para cezaları ile karşılaşma riski mevcuttur.

G.1. E-Ticaret Mevzuatının Girişimciye Getirdiği Yükümlülükler

Girişiminiz adına çevrimiçi ortamda satış yapmak veya hizmet verebilmek için bir takım yükümlülükleri yerine getirmeniz gerekmektedir. Genel kapsamda e-ticaret faaliyetleri sürdürülürken aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:

-         Çevrimiçi satış ve hizmet sürecinde ürünün/hizmetin özellikleri, kalitesi ve fiyatı şeffaf biçimde açıklanmalıdır. Aksi halde, yanıltıcı reklam politikası izlemek ve ürün fiyatlarında yanıltıcı davranmak 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a ve 29232 sayılı Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’ne aykırılık teşkil edecektir.

-         Kampanya, indirim ve promosyon faaliyetlerine yönelik koşullar müşterilere açık şekilde aktarmalıdır. Müşteriler ile bu amaçlar doğrultusunda telefon, e-posta veya başka yollar ile iletişim kurabilmek için öncelikle müşterinin onayı alınmalıdır. Bu durum ise ETK ile 29417 sayılı Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik’e uygun olarak ticari elektronik ileti gönderilmesine ilişkin düzenlemelere tabidir. Ek olarak, 7 Temmuz 2022 tarihi itibariyle ETK’da yapılan değişiklikler neticesinde, kampanya, indirim ve promosyon amaçları doğrultusunda yapılacak harcamalar da sınırlandırılmıştır.

-         ETK ve 29188 sayılı Mesafeli Satış Yönetmeliği kapsamında satışı yapılan ürün veya hizmete ilişkin olarak ön bilgilendirme yapılması gerekmektedir. Ön bilgilendirme sürecinde yer verilmesi gereken bilgiler mevzuat ile belirlenmiştir

-         E-Ticaret mevzuatı, satıcının alıcısına sipariş onayı göndermesi zorunluluğunu öngörmektedir. Ödeme işlemlerinin tamamlanması sonucunda alıcıya sipariş detayları ile ilgili bilgi paylaşılmalıdır. Bu bilgi paylaşımı alıcının onay verdiği herhangi bir kanal aracılığıyla (e-posta, SMS, telefon, uygulama) yapılabilir. Ayrıca satılan ürün alıcıya teslim edilene kadar yaşanacak gelişmeler veya aksilikler konusunda da alıcı bilgilendirilmelidir.

G.1.1.  Mesafeli Sözleşme

Mesafeli Sözleşme, internet üzerinden satış yapan girişimcinin fiziksel bir imzaya ihtiyaç duymadan tüketici ile uzaktan iletişim kanalları aracılığıyla akdettiği bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin en önemli özelliği satıcı ve alıcının eş zamanlı olarak bir noktada bulunmasına gerek kalmadan mal veya hizmetlerin satışının tamamlanmasına imkân vermesidir. Mesafeli Satış Sözleşmesi, ürüne dair tüm bilgileri içerirken maddelerin tüketici nezdinde açık ve anlaşılır olması gerekmektedir. Ek olarak, bu sözleşmenin düzenlenmesinden itibaren 3 yıl boyunca saklanmasının satıcının yükümlülükleri arasına girdiğini de hatırlatmak isteriz.

G.2. E-Ticaret Mevzuatının Müşteriye Sağladığı Haklar

E-Ticaret mevzuatı tüketiciyi korumaya yönelik birçok düzenlemeyi içinde barındırır. Öncelikle müşteriniz her zaman sizden bilgi talep etme hakkına sahiptir. Satış sürecinin hem hukuki hem de ticari bakımdan alıcı isteklerinin karşılanarak ve varsa sorularının yanıtlanarak gerçekleşmesi e-ticaret yapan girişimciler bakımından oldukça önemlidir.

Aynı yüz yüze satışlarda olduğu gibi mesafeli satışlar sonrası çıkacak anlaşmazlıklarda da tüketicinin Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurması ve/veya Tüketici Mahkemesi’ne gitmesi mümkündür. Girişim sahibinin yasal süreçlerle karşı karşıya kalmaması adına müşterinin sahip olduğu haklar neticesinde hareket etmesi ve yasal yükümlülüklere uyması gerekmektedir.

G.2.1.   Cayma Hakkı

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği uyarınca, çevrimiçi ortamda ürün satın alan tüketici ürünü teslim almasından itibaren 14 gün içinde koşulsuz olarak iade etme hakkına sahiptir. Bu doğrultuda, iade işlemi için tüketicinin herhangi bir sebep göstermesi gerekmemekte olup, işlem sonrası satıcının ürün bedelini de tüketiciye eksiksiz iade etmesi gerekecektir. Önemine binaen, girişimcinin faaliyet gösterdiği iş koluna göre müşterisinin cayma hakkı olup olmayacağı da değişebilmektedir. İlgili mevzuat uyarınca, bazı ürünlerin satışında cayma hakkı kullanılamaz. Örneğin, çabuk bozulabilen veya son kullanma tarihi geçebilecek malların; elektronik ortamda doğrudan verilen hizmetin; sağlık ve hijyen açısından uygun olmayan malların iade edilmesi mümkün değildir. Bu sebeple bu ürünlere ilişkin verilen hizmetlerde veya ürün satışlarında müşteri cayma hakkını kullanamayacaktır.

H. Girişiminize Uygulanabilecek Vergiler ve Vergi Teşvikleri

Girişiminiz söz konusu olduğunda önemli hususlardan biri de vergiler ve vergi teşvikleridir. Ticari alanda sağlanan teşvik ve faydalardan doğru bir şekilde yararlanılabilmesi girişimler için oldukça kritiktir. Öte yandan,  yatırımcı görüşmeleri sırasında da vergi ve ilgili temel hususların bilinmesi girişimcilere önemli avantajlar sağlamaktadır.

Ekonomik büyüme ve kalkınmanın destekleyici gücü, yenilik ve yaratıcılığın en önemli kaynaklarından biri olan girişimcilere, ticari hayatın zorlu başlangıcında destek olunması adına düzenlenmiş bazı vergi teşvikleri mevcuttur.

H.1.  Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (Teknokent/Teknopark) Teşvikleri

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri diğer isimleri ile teknokent ya da teknoparklar; üniversiteler, araştırma kurumları ve sanayi kuruluşlarının aynı bölge içerisinde araştırma, geliştirme ve inovasyon çalışmalarını sürdürdükleri organize yapıda kurulan araştırma ve iş merkezleridir. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde girişimcilerin akademik, ekonomik ve sosyal bir yapı altında bütünleşerek katma değerli ürünler ortaya çıkartabilmeleri amaçlanmıştır. Öte yandan üniversiteler, araştırma kurumları ve sanayi kuruluşlarının özellikle birbirleri arasında bilgi ve teknoloji transferinin gerçekleştirilmesi ve bu sayede gelişimin hızlanması da bu iş merkezleri içerisinde oldukça kolaylaşmaktadır. Girişimcilerin teknoparklarda bulunması girişimcilik ekosisteminin içerisinde olmanın yanı sıra vergisel avantajlardan yararlanma noktasında oldukça önemlidir.

4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nda (”TBGK”) vergi ve sigorta avantajlarından yararlanabilecek işletmeler aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:

·      Teknoloji Geliştirme Bölgesi yönetici şirketi,

·      Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde faaliyet gösteren şirketler ve bu bünyede kurulmuş işletmeler,

·      Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde çalışan personel(akademisyenler dâhil).

Teknokentlerdeki vergilendirme istisnaları ise şu şekilde özetlenebilir:

H.1.1.   Teknokent Personeli Vergi Avantajları

TBGK uyarınca belirlenen sayıda ve nitelikte personelin ücreti gelir vergisinden istisna tutulmaktadır. Bu doğrultuda, teknokentlerde çalışan şirket personellerinden TBGK ile belirlenen oranda AR-GE personeli, tasarım personeli ve destek personellerinin ücretleri üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisi; 31.12.2028 tarihine kadar verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edileceği düzenlenmiştir. Böylelikle şirket muhtasar beyannamesinde ödenecek tutarın çok daha düşük miktarda olmasına imkân tanınmıştır.  Gelir vergisi stopajı ve sigorta primi işveren hissesine ilişkin teşviklerden yararlanacak olan destek personeli sayısı, AR-GE ve tasarım personeli sayısının yüzde onunu aşamaz.

H.1.2.   Sigorta Primi Teşvikleri

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu değişikliği ile sigorta prim teşviki uygulaması düzenlenmiştir.

Sigorta prim teşvikinden yararlanılabilmesi için aşağıda belirtilen şartların sağlanması gerekmektedir:

• 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 20’nci maddesi kapsamında genç girişimcilerde kazanç istisnası kapsamında olmak,

• Mükellefiyet başlangıç tarihi itibariyle 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olmak.

• 01.06.2018 tarihinden itibaren ilk defa 5510 sayılı Kanun’un 4/1-b maddesi kapsamında sigortalı sayılan gerçek kişilerden olmak.

Girişimciler, sigorta prim teşvikinden yararlanabilmek için sigortalı çalışanlarının tescil işlemlerini gerçekleştirmelidir. Bu doğrultuda, girişimcilerin bağlı bulundukları vergi dairesinden temin edecekleri  “Genç Girişimcilerde Kazanç İstisnası” belgesi ile yine bağlı bulundukları sosyal güvenlik il/merkez müdürlüklerine başvurmaları gerekmektedir.

H.1.3.   Gelir ve Kurumlar Vergisi Avantajları

Teknokentlerde, yazılım, tasarım ve Ar-Ge faaliyeti yürüten yönetici şirket kazançları 31.12.2028 tarihine kadar vergi mükellefleri gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulmaktadır.

H.1.4.   Katma Değer Vergisi Avantajları

Teknokent dışında yer alan yazılım, Ar-Ge ve tasarım faaliyetleri ile ilgili olarak elde edilen kazançlarda katma değer vergisi %18 olarak hesaplanmaktadır. Bununla birlikte, teknokentlerde üretilen sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil, askeri komuta kontrol uygulamaları vb. doğrultusunda gerçekleştirilen teslim ve hizmetler seri üretime geçilmediği takdirde katma değer vergisinden muaf olacaktır.

H.1.5.   29 Yaş Altı Girişimciler için Vergi Avantajları

·      Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapan 6663 sayılı Kanun kapsamında ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle ilk defa vergi mükellefi olan ve 29 yaşını doldurmamış tam mükellef gerçek kişiler için farklı bir imkân daha sunulmaktadır. Böylelikle bu şartları taşıyan girişimciler, kazançlarının 75.000TL’ye kadar olan kısımları için üç vergilendirme dönemi boyunca vergi muafiyetinden yararlanabilmektedir. Girişimcilerin bu olanaktan yararlanabilmesi için:

·      İşe başlangıç tarihinin kanuni süre içinde bildirilmesi,

·      Kendi işinde çalışma veya işi sevk ve idare etme görevinin yürütülmesi,

·      Adi ortaklık veya şahıs şirketi olması durumunda girişimde dahil olan tüm ortakların işe başlama tarihinde bu şartları karşılaması,

·      Mevcut bir işletmeye veya mesleki faaliyete sonradan ortak olunmaması,

·      Faaliyeti durdurulan veya faaliyetine devam eden bir işletmenin ya da mesleki faaliyetin eş veya üçüncü dereceye kadar kan veya kayın hısımlarından devralınmamış olması (ölüm sebebiyle faaliyetin eş ve çocuklar tarafından devralınması hariç olmak üzere)

şartlarının sağlanması gerekmektedir.

I.    Girişiminizin Yatırım Süreci ve Hukuki Boyutu

Startuplar nitelik itibarıyla yatırım aldıkça gelişen ve daha geniş kitlelere erişebilen girişimlerdir. Bu yatırımlara bağlı olarak değerlerini artırmaları ve girişimcilerine kar sağlamaları söz konusu olacaktır. Yatırımcılar ise maddi kaynak sağlayarak büyümelerine yardımcı oldukları startupların kendilerine ticari fayda sağlamasını beklemektedirler.

I.1.Girişimciile Yatırımcı arasında geçen görüşmeler

Startup’lar kendi alanına uygun yatırımcı kitlelerini hedeflemeli ve bu yatırımcılar için gerekli sunum ve belgeleri hazırlamalıdır. Yatırımcının sadece kattığı maddi değer değil aynı zamanda sektöre dair bilgi ve birikimleri de göz önünde tutulmalıdır. Yatırımcının startup’ın gelişmesi aşamasında paylaştığı bilgiler ve faydası dokunabilecek bir iş çevresiyle tanıştırması çok değerli olabilmektedir. Bu bağlamda, girişimcinin özellikle yatırımcıyla görüşmelerini yeni başlattığı dönemde kendisini çok fazla yükümlülük altına alacak taahhütlerde bulunması veya birçok beyana imza atması tehlikeli olabilecektir. Girişimci, kendi startup’ına dair detaylı bilgileri paylaşmadan önce Gizlilik Sözleşmesi ve Kişisel Verilerin Korunmasına İlişkin Sözleşme gibi belgeleri karşı tarafa sunmalı ve kendini hukuken güvenceye almalıdır. Görüşmelerin ilerlemesi halinde kendini hukuken güvene altına alan girişimci, girişimine dair daha kapsamlı bilgileri Ön Değerleme aşaması veya Niyet Mektubu’ndan itibaren paylaşmalıdır.

I.2.İlk Görüşmelerin Ardından Gizlilik Anlaşması İmzalanması

Sözlü ilk görüşmelerin ardından taraflar süreci ilerletmek istedikleri takdirde Gizlilik Sözleşmesi (NDA) imzalamalıdırlar. Bu tip anlaşmaların sadece girişimciyi ya da yatırımcıyı değil, her iki tarafı da koruyacağı unutulmamalıdır.

I.3.Ön Değerleme Aşaması

Girişimci ve yatırımcının ilk görüşmelerde bazı konular üzerine anlaşması sonucunda yapılacak yatırımın boyutunu belirleyebilmek adına söz konusu startup’a yaklaşık bir değerleme yapılması söz konusu olacaktır. Bu aşama startup’ın nihai değerini ortaya koymamakla birlikte tarafların görüşmeleri ilerletebilmesi adına fikir veren kolaylaştırıcı bir unsur olmaktadır. Aslında bir startup’ın değeri birçok faktör sonucunda ortaya çıkmaktadır. Girişimin finansal göstergeleri, çalışan sayısı, bilinirlik durumu, gelişim gösterme hızı vb. birçok faktör startup’ın yaklaşık değerinin belirlenmesinde rol oynar. Bununla birlikte, startup’ın nihai finansal değerini ortaya koyacak aşama Hukuki ve Finansal İnceleme Raporu (Due Diligence)’dur.

I.4. Niyet Mektubu İmzalanması

Yukarıda bahsedilen aşamalar sonunda girişimci ve yatırımcı görüşmelere devam etmek istiyorsa taraflar bir Niyet Mektubu (Letter of Intent) imzalar ve bu Niyet Mektubu ile startup’a dair yatırımın ana hatları oluşturulur. Bu anlaşmanın imzalanması taraflar arasında hukuki bir bağlayıcılık doğurur, dolayısıyla her iki taraf da tam emin olmadığı maddeleri açığa kavuşturmadan Niyet Mektubu’na imza atmamalıdır. Zira Niyet Mektubu ileride imzalanacak Hisse Devir Sözleşmesi gibi birçok önemli sözleşmenin temelini oluşturacaktır.

I.5.Hukuki Vergisel ve Finansal İnceleme Raporu (Due Diligence) Temin Edilmesi

Sadece girişimler özelinde olmamakla beraber şirketler arası yatırım yapılması veya bir şirketin diğer şirketi satın alması gündeme geldiğinde, söz konusu şirketin vergisel durumunun, mali tablolarının ve hukuki belgelerinin incelenmesi sonucu oluşturulan rapora Hukuki, Vergisel ve Finansal İnceleme Raporu denir. Bu rapor ile aynı zamanda şirketin iş fikri, pazar hakimiyeti, gelişim aşamaları vb. gibi durumları da incelenir. Due Diligence sayesinde girişimciler ve yatırımcılar, startup’ın mevcut vergisel, finansal ve hukuki durumunu kavrayarak yatırım aşamasında daha sağlıklı şekilde görüşmeleri ilerletebilirler. Özellikle yatırımcının Due Diligence sonucuna göre yatırım yapıp yapmayacağı belli olacağından yatırımcı açısından bu rapor hayati bir öneme sahiptir. Dolayısıyla, yapılacak araştırma esnasında girişimcinin sahip olduğu mali ve hukuki belgeleri şeffaf şekilde paylaşarak daha doğru bir değerlendirmeye öncülük etmesi ciddi bir gerekliliktir.

I.6.Girişimlere Yatırımın Tamamlanması Adına Sözleşmelerin İmzalanması

Tüm bu süreçlerin sorunsuz şekilde tamamlanmasının ardından yatırımın tamamlanabilmesi adına bir takım sözleşmelerin imzalanması gerekmektedir. Bu aşamayla startup’ın değerlemesi yapılmış olacak ve yatırımın tüm detayları girişimci ile yatırımcı arasında görüşülmüş olacaktır. Sözleşmelerin imza aşamasına geçmesi fiilen ve hukuken iki tarafı da yükümlülük altına sokacağından bu aşamada da hukuki destek alınması çok önemli olacaktır. Gerekli sözleşmelere ve sözleşmelerin içeriğine kılavuzun ilerleyen kısımlarında değinilecektir.

J.   Girişiminize İlişkin Sözleşme Süreçleri

Girişimin niteliğine ve ihtiyaca göre düzenlenebilecek çok sayıda sözleşme olmakla birlikte, ilk aşamada girişimler için en temel sözleşmeleri aşağıda bulabilirsiniz:

a)    Niyet Mektubu: Girişimci ile yatırımcının potansiyel bir yatırım ile ilgili olarak görüşmelere başladıkları aşamada, yapılacak görüşmelere ilişkin temel şartları düzenleyen bir ön sözleşmedir. Hukuken bir bağlayıcılığı olmamakla birlikte taraflar bazı hükümlerin bağlayıcılığı konusunda anlaşabilir. Uygulamada niyet mektubunun imzalanması ile yatırımcıya belirli bir süre ile münhasırlık yetkisi tanındığı durumlarla da sıkça karşılaşılmaktadır. Tanınan bu süre boyunca, girişimcinin farklı yatırımcılar ile müzakere süreçleri yürütmesi önlenmiş olmaktadır.

b)  NDA (Gizlilik Sözleşmesi): Girişimci ile yatırımcı arasında imzalanan girişim fikrini, ticari sırları, fikri mülkiyet haklarını koruma altına alan sözleşmedir. Sözleşme içerisine tarafların sözleşmeyi ihlal etmesi halinde uygulanabilecek olan bir cezai şart hükmü eklenebilecektir. Bu hükümde düzenlenen tazminat miktarının belirli veya belirlenebilir olmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Gizlilik sözleşmesi girişimciler için en önemli sözleşmeler arasında yer almaktadır.

c)    Hisse Devir Sözleşmesi: Girişim akabinde kurulmuş şirketin bir kısım ya da tüm hisselerinin yatırımcıya devredilmesi söz konusu ise hisse devir sözleşmesi imzalanmaktadır. Sözleşmede temel olarak hisselerin değeri, alım bedeli, tarafların beyan ve tekeffülleri, karşılıklı taahhütler, var ise marka, patentler, due diligence ile ortaya konulmuş hususlar yer almaktadır.

d)    Pay sahipleriSözleşmesi: Yatırımcının, şirketten hisse almasından sonra, girişimci ve şirketteki diğer hissedarların arasında, hissedarların şirket ile ve birbirleri ile olan ilişkilerini vb. hususları düzenleyen, taraflar arasında bağlayıcı bir sözleşmedir. Kanunen düzenlenmiş bir sözleşme olmaması sebebiyle taraflar sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca sözleşmeyi aralarında serbestçe düzenleyebilir. Uygulamada hisse devirleri sonrasında, tarafların şirket esas sözleşmesine eklenmesi mümkün olmayan konuları pay sahipleri sözleşmesi altında düzenlemesi sıkça karşılaşılan bir durumdur.

e)    Kullanıcı Sözleşmesi: Bir internet sitesinin kullanım şart ve koşullarını düzenleyen sözleşmedir. Girişimci ile internet sitesini ziyaret eden kişiler arasında akdedilmiş olarak kabul edilmektedir.

f)     Kişisel Verilerin Korunmasına İlişkin Sözleşme Hükmü: Sözleşmelere uygun madde eklerken öncelikli olarak sözleşmede herhangi bir veri aktarımı olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Eğer sözleşmenin tarafları arasında bir veri aktarımı söz konusu ise tarafların hukuki nitelendirmesinin yapılması, yani ilgili sözleşme uyarınca tarafların veri sorumlusu mu yoksa veri işleyen mi olduklarının ve kişisel veri aktarımının hangi taraftan hangi tarafa yapıldığının tespitinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu analiz yapıldıktan sonra sözleşmelere KVKK tahtında yükümlülükleri belirleyen hükümlerin eklenmesi KVKK’ye uygunluğun sağlanması açısından uygun olacaktır.

K. Girişimciler ile Yatırımcılar Açısından Hukuki, Vergisel ve Finansal İnceleme Raporu (DD)

Şirket satın alma, birleşme veya yatırım süreçlerinde; girişimcinin, iş fikrinin, ürünün ve ilgili pazarın araştırılmasına ve mevcut durumun tespit edilmesine “Hukuki, Vergisel ve Finansal İnceleme Raporu – Due Diligence” (“DD”) denilmektedir.

Due Diligence ile genel olarak bir şirketin mali tabloları, vergi durumu ve hukuki belgeleri incelenmektedir.  İnceleme sonucunda girişimin bu hususlarda güçlü ve zayıf yönleri belirlenmektedir. Şirket satın almaları veya birleşmelerinden önce yapılacak DD ile satın alınacak şirketin hukuki riskleri ile finansal ve vergisel risklerinin belirlenmesinin yanı sıra girişimin ve yatırımcının şirket kültürlerinin ve bilgi sistemlerinin uyumu gibi birçok farklı konu değerlendirme altına alınır. DD süreçlerinin akabinde, yatırımcılar girişimin kapsamlı bir şekilde mevcut durumunu inceleyebilecek ve karşılaşılması muhtemel riskleri görme fırsatına sahip olacaktır. Böylelikle, girişime yapılacak yatırımın fayda ve risk analizi yapılarak yatırım süreçleri yönetilecektir.  Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki nihai amacı yatırım alarak büyümek ve gelişmek olan bir girişimin bu amacına beklentilerini karşılayacak şekilde ulaşabilmesi için tüm şirket süreçlerinin hukuki açıdan uygun yürütülmüş olması, DD süreçlerinde yapılacak inceleme sonucu ortaya çıkacak eksiklikleri önleyebilmek adına büyük önem kazanmaktadır.

Due Diligence, özetle birleşme veya satın alma hedefindeki şirket hakkında daha iyi bilgi donanımına sahip satıcı ile daha kısıtlı bilgiye sahip alıcı arasındaki bilgi asimetrisini azaltma amacı gütmektedir. Due Diligence sonucunda ortaya çıkan bulgular taraflar arasında akdedilecek sözleşmenin temelini oluşturarak, tarafların hak ve yükümlülüklerinin sözleşmede adil bir şekilde belirlenmesini sağlayacaktır. Belirtmek gerekir ki, bir şirketin kurucuları yatırım almak veya şirketi satmak istedikleri zaman kendi şirketleri için de DD yaptırabilir. Mevcut bir yatırım sürecinin olması, DD yapılması için gereken bir şart değildir. Ancak her halükarda DD, yatırım süreçlerinin yönetilmesinde büyük öneme sahiptir ve nihai olarak alıcı veya yatırımcının yapacakları anlaşmaya büyük etki doğuracaktır. 

Temel Due Diligence çeşitleri;

ü Hukuki Due Diligence; Hedef şirketin faaliyetleri ve yapısı hukuksal açıdan incelenmektedir. Şirket’in faaliyet gösterdiği alana ilişkin mevzuat incelemesi de yapılarak Şirket’in mevzuata uyumluluğu ve mevzuatın getirdiği yükümlülüklere, avantajlara ve dezavantajlara yer verilmektedir. Çalışanlar ve 3.kişilerle yapılan özel hukuk sözleşmelerinin yanı sıra şirketin taraf olduğu açılmış veya şirket tarafından/şirkete yöneltilmesi muhtemel davalar incelenmektedir. Akabinde hukuki açıdan olası riskler ve risklerin muhtemel sonuçları raporda detaylı bir şekilde belirtilmektedir. Ek olarak, şirketin telif, patent, marka gibi fikri mülkiyet haklarının durumu da incelenmektedir. Özetle, hukuki düzenlemeler kapsamında şirketin mevcut hukuki durumunun analizi hukuki Due Diligence’ın temel amacıdır.

ü Finansal Due Diligence; yatırımcıların, hisse veya varlık satın alma süreçlerinde, hedef şirketin finansal durumunu ve performansını analiz etmek amacıyla talep ettikleri inceleme türüdür. Böylelikle şirketin mevcut finansal durumu tespit edilerek, aktif ve pasif malvarlığı detaylı bir şekilde değerlendirilmektedir.

ü Vergisel Due Diligence; Hedef şirketin vergisel risklerini tespit etmenin yanı sırasatın almanın vergisel açıdan en uygun şekilde yapılandırılmasına ve satın almadan sonra uygulanması öngörülen en uygun vergi politikasını oluşturmaya yönelik bir çalışma sürecidir.

Yatırımcı açısından Due Diligence kapsamında temel olarak aşağıdaki sorulara cevap aranmaktadır:

1-     “Alıcı, yatırım ile amaçlanan stratejik hedeflerine ulaşabilir mi?”

2-    “Gelecekte alıcının bu yatırım nedeni ile karşılaşabileceği riskler var mıdır?”

3-    “Birleşme veya satın alma sonrasında ortaya çıkması muhtemel riskleri en aza indirmek için birleşme/satın alma sözleşmesi nasıl yapılandırılmalıdır?”

Yatırımcı, söz konusu Due Diligence neticesini değerlendirerek yatırıma karar vereceğinden, bu çalışmalar son derece büyük bir önem taşımaktadır. İnceleme sonucunda, olası risklerin artması veya azalmasına göre şirketin değerlemesi değişebilmektedir.

L.  Çıkış (Exit) Süreçlerinde Dikkat Edilmesi Gereken Hukuki Konular

Çıkış stratejilerinin ortaklıkların kurulması ve şirketleşme aşamalarında dikkate alınması ve mümkün olduğunca ayrıntılı olarak planlanması sürecin doğru ilerleyebilmesi açısından önem arz etmektedir.

L.1.  Kurulan Şirket’in Satılması

Şirketlerin satım aşamasından önce gerek finansal gerekse hukuki durum değerlendirmelerinin (Due Diligence) yapılması iki taraf için de önem arz etmektedir. Girişimler söz konusu olduğunda uygulamada genellikle şirket satışlarından sonra girişimcilerin şirket bünyesindeki görevlerine devam ettikleri de görülebilmektedir.

L.2.  Hisse Devri

Şirketlerin hisse devri aşamalarından önce gerek finansal gerekse hukuki durum değerlendirmelerinin (Due Diligence) yapılması iki taraf için de önem arz edecektir. Şirket hisselerinin bir kısmının veya tümünün diğer ortaklara ya da üçüncü taraflara devredilmesi seçenekleri değerlendirilebilir. Yatırım süreçlerinde hisse devirleri hukuki olduğu kadar vergisel açıdan da profesyonellere danışılması gereken bir alandır.

L.3.  Şirketlerin Birleşmesi

Mali, stratejik veya diğer sebepler ile iki veya daha fazla şirketin birleşmeleri söz konusu olduğunda yeni oluşacak şirketin yönetimi bir tarafa bırakılabilir ya da hak ve yetkiler birleşen şirketler arasında eşit olacak şekilde belirlenebilir. Şirket birleşmelerinden önce tarafların hak kaybı yaşamamaları adına birleşmesi düşünülen tüm şirketlerin finansal ve hukuki durum değerlendirmelerinin (Due Diligence) yapılması önem arz etmektedir.

L.4. Tasfiye (Şirket’in Kapatılması)

Şirket ve hisse devri ya da şirketlerin birleşmesi ihtimallerin gerçekleşemediği takdirde yine de çıkış yapılmak isteniyorsa artık şirketin kapatılması yani tasfiyesi yoluna gidilebilecektir. Tasfiye işlemleri şirketin türüne göre değişiklik gösterecektir. Tasfiye işlemlerinin başlatılması ile şirketler belirli bir süre boyunca ticaret unvanlarına “tasfiye halinde” ibaresi eklenerek, tasfiye amacı ile varlığını sürdürürler. Şirket bilançosunda yer alan kalemlerin temizlenmesi ile de tasfiye süreçlerini tamamlarlar.

M. Sonuç

Girişimler finansal ve hukuksal açıdan doğru hamleler ile ilerlenebildiği ölçüde önemli yatırım araçlarına dönüşebilmektedir. Tüm iş ve yatırım süreçlerinde herhangi bir hak kaybına uğramamak, sorumluluk ve yükümlülüklerin bilincinde olabilmek adına hukuki sürecin takibi büyük önem arz etmektedir.

Hukuki riskleri en aza indirgemek, süreçler için pozitif etki sağlayacak en uygun yolu seçebilmek, şirketleşme, yatırım veya çıkış stratejilerini kazançlı yürütebilmek için doğru hukuki desteğin alınması başarılı bir startup yolculuğu için göz ardı edilemeyecek bir konudur.

Girişim fikirleri olan veya uygulama aşamasına geçmiş kişiler için yol haritası olacak konular hakkında genel hatları ile bilgi sağlamayı amaçlayan bu kılavuz hakkında daha fazla bilgi almak için bize ulaşabilirsiniz.



[1]Yıllık çalışan sayısı 50’den çok veya yıllık mali bilanço toplamı 25 milyon TL’den çok olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumluları,

Yurtdışında yerleşik gerçek ve tüzel kişiler veri sorumluları temsilcisi marifetiyle,

Yıllık çalışan sayısı 50’den az ve yıllık mali bilanço toplamı 25 milyon TL’den az olmakla birlikte ana faaliyet konusu özel nitelikli kişisel veri işleme olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumluları VERBİS’e kaydolmak zorundadırlar.

 

Yasal Uyarı | Çerez Politikası | Kullanım Koşulları | Kişisel Verilerin İşlenmesi Hakkında Aydınlatma Metni | © 2024 DL Avukatlık Bürosu